ANKARA – Korona virüsü salgınında hasta sayısı ve mevt oranlarındaki artış sürerken Sıhhat Bakanlığı uzun bir ortadan sonra birinci defa günlük ‘vaka’ sayılarını açıkladı. Türkiye’de günlük hadise sayısı 25 Kasım’da 28 bin 351 olarak kayıtlara geçerken yükseliş dün de sürdü. 26 Kasım’da günlük olay sayısı 29 bin 132 olarak duyuruldu.

Türk Tabipleri Birliği (TTB) Kovid-19 İzleme Kümesi Üyesi Prof. Dr. Kayıhan Pala, Bakan Koca’nın açıkladığı günlük hadise sayılarına nazaran Türkiye’nin dünyada en fazla olgu saptanan beşinci ülke pozisyonunda olduğunu söyledi. Böylece TTB’nin “açıklanandan daha fazla olgu var” argümanının da doğrulandığını vurgulayan Pala, “Bugüne kadar olay sayılarının açıklanmaması kamuoyunda hastalığın algılanmasında sorun yarattığı üzere salgının seyri açısından ne durumda olduğumuzu, alınan tedbirlerin aktifliği kıymetlendirme açısından da ıstıraplar doğurdu” dedi.

’11 MART’TAN BU YANA OLGU SAYISININ AÇIKLANMASI GEREK’

Bakan Fahrettin Koca’nın hadise sayılarını yine açıklamasının iki temel etkene bağlı olduğunu belirten Kayıhan Pala, bu etkenleri şu formda açıkladı:

“Birincisi yurt içinde oluşan baskı. Biliyorsunuz nisan ayında ‘açıklanandan daha fazla olgu var’ dediğim için hakkımda soruşturma başlatıldı. Sonra Türk Tabipleri Birliği, SES, birtakım milletvekilleri ve kimi belediye liderleri tarafından salgının seyrine ait üst üste yapılan açıklamalar insanların aklında hadise sayılarının daha fazla olduğuna ait soru oluşturdu. Sonunda Sıhhat Bakanı hadise sayılarını açıklamak zorunda kaldı. Hakikatlerin er geç ortaya çıkmak üzere bir özelliği vardır. Bu saatten sonra açıklanan doğrulanmış olgu sayısının 11 Mart’tan bu yana kaç olduğuna dair bütün data setinin açıklanması lazım ki vakit içinde salgının seyrini görebilelim.”

‘GÜNLÜK HADİSE SAYISI EN AZ 40 BİN’

Korona virüsünün tespiti için yapılan PCR testinin güvenilirliğinin yüzde 60-70’lerde olduğuna dikkat çeken Pala, günlük olay sayısının bu açıklanan bilgiden de daha fazla olabileceğini belirterek şöyle dedi:
“Dün prestiji ile bakanlık PCR testi olumlu çıkan 28 bin oldu açıklaması yaptı. PCR testinin doğruluk hissesinin yüzde 60-70’lerde olduğu düşünülürse bu dün test yaptıranlar içerisinde en az 40 bin civarında hastamız var demektir. Günlük 40 bin civarındaki olgu, hastalığın yayılması açısından çok büyük bir risk oluşturmaktadır. Bu nedenle de sorunun İstanbul, Ankara, Bursa üzere büyük kentlerde değil Türkiye çapında önemli bir sorun oluşturduğu, salgının seyrinin artık denetimden çıktığı ortaya çıktı. Salgının bu seyrini kısa vakitte baskılayamazsak salgının bulaşma suratı artarak devam edecek. Hasta sayısı ve mevt oranları da bu manada yükselmeye devam edecek” dedi.

Prof. Dr. Kayıhan Pala

‘EN AZ 14 GÜN TAM KAPANMA ZARURÎ GÖRÜNÜYOR’

Kayıhan Pala, salgının denetim altına alınabilmesi için bir an evvel şartlar oluşturularak en az 14 gün, mümkünse 28 gün tam kapanmanın zarurî olduğunu vurgulayarak şöyle konuştu:
“Koşulları oluşturulmuş bir tam kapanmanın –en az 14 gün mümkünse 28 gün- artık hayata geçirilmesinden öteki bir seçenek yoktur. Şayet geçirilmezse vefat oranları ve ağır hasta sayıları giderek artacak. Öte yandan bakanlığın açıkladığı mevt sayıları da tartışmalıdır. Vefat sayılarında yeni bir rekor kırıldı. Pandeminin birinci devirlerinde 19 Nisan’da can kaybı 127 olarak bildirilmişti lakin artık 166’lara çıktı. Çok yüksek can kayıpları ile ilerliyoruz. Benim bildiğim birtakım büyükşehir belediyelerinin vefat kayıtlarında bulaşıcı hastalık olarak görünen sayılar, bakanlığın açıkladığı sayılar ile artış ve azalma eğilimleri açısından bir korelasyon göstermektedir. Münasebetiyle bakanın açıklaması tatmin edici değil.”

AKOVA: TÜRKİYE’DE SALGIN ÖNEMLİ BOYUTLARA ULAŞTI

Öte yandan olay sayılarının 4 ay ortadan sonra açıklamasının nedeni olarak Dünya Sıhhat Örgütü’nün (DSÖ) yüksek olaylara sahip ülkelere aşı önceliği verilmesine dair açıklaması olduğu tartışılıyor. Hacettepe Üniversitesi’nden Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Kolu Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Akova, “Bu tartışmalardan haberdarım fakat DSÖ’nün bu türlü bir açıklaması hakkında bilgi sahibi değilim. Bu türlü bir açıklama varsa da hadise sayılarının yüksek olduğu ülkelere öncelik verilmesi mantıklı bir uygulama. Zira son açıklanan olay sayıları ile birlikte Türkiye’de salgın önemli boyutlara ulaştı. Dünyada olay sayıları en yüksek 5. ülkeyiz şu an için” dedi.

‘İKİ BUÇUK AYLIK SÜREÇ DENETİM ALTINA ALINMALI’

Türkiye’deki olay sayılarının aşı pazarıyla ilişkilendirilerek açıklanmasının önümüzdeki 2 buçuk aylık süreçte salgının seyrine olumlu tesir yapmayacağına dikkati çeken Akova, aşının gelmesi halinde dahi salgının denetim altına alınmasının uzun sürecini belirterek şunları söyledi:

“Ön planda Çin aşısı düşünülüyor. Bu aşı hali hazırda 14 gün ortayla iki doz olarak uygulanıyor. Aşının birinci dozunu uygulamaya başladıktan sonra 14 güne gereksinimimiz var. Lakin bireyde kâfi kollayıcı antikor oluşması için ikinci aşıdan sonra bir 14 gün daha gerekiyor. Yani Türkiye’ye aşının aralık ayının sonuna yanlışsız geldiğini düşünürsek biz aşının tesirini en erken şubat ayında görebiliriz. Esasen herkese yetecek kadar aşının gelmeyeceği de açık. Aşıyı bir tarafa koyup, aşının uygulamaya başlanmasına kadar alınması gelen tedbirlere odaklanmak gerekiyor. Yoksa bugün açıklanan 28 binlik olay sayısı iki ayın sonunda 128 bine ulaşacak ve çok sayıda insan bu süreçte hayatını kaybedecek.”

Prof. Dr. Murat Akova

‘SÜREÇ ŞEFFAF YÖNETİLMEDİ, BİLİM İNSANLARI BASKI ALTINA ALINDI’

Sıhhat Bakanlığı’nın salgının başından bu yana süreci şeffaf yürütmediğini, olayların arttığına ait ihtarda bulunan bilim insanlarını baskıladığını belirten Akova şöyle devam etti:
“Bilim insanları iddiadan öte bilimsel datalara dayalı olarak konuşuyor. Salgının başından bu yana Sıhhat Bakanlığı bilgileri bilim insanlarının kâfi tahlili yapabileceği kadar şeffaf bir biçimde açıklanmadı. En büyük eksikliklerden biri de buydu. Bilim insanlarının dataları şeffaf açıklayın uyarısı da ‘insanların gözünü korkutuyorsunuz’ diyerek baskı altına alındı. Bu da insanlarda salgının boyutuna ait bir rehavet oluşturdu. Artık olay sayılarının açıklanması ile birlikte sokaklardaki kalabalık bir nebze de olsa azalmıştır diye düşünüyorum. Salgının başından bu yana süreç şeffaf yürütülseydi korona virüsü tablosunda bir gecede dünya rekoru kırmazdık. Bir yandan da hadise sayılarının 4 ay sonra açıklanmasını artık ‘mızrak çuvala sığmadı’ olarak değerlendiriyorum. Herkesin şapkasını önüne koyup sıhhat ve bilimin gerektirdiğini uygulamasında fayda var. Aşı deyip duruyoruz lakin aşının bugünden yarına bir yararı olmayacak.”

‘ŞU AN ELİMİZDE TAM KAPANMADAN DİĞER SİLAH YOK’

Sıhhat Bakanlığı’nın olay sayılarını uzun müddet açıklamamasının insanlarda rehavet oluşturduğunu, bu süreçte her gün rica ile yapılan ‘evde kal’ ikazlarının sonuç vermediğini tabir eden Akova, aşıyı bir kenara bırakarak salgının bir an evvel denetim altına alınması gerektiğini söyledi:

“Aşı gelene kadar geçen müddette yeniden korunma tedbirlerine dikkat etmek, bir ortada bulunmamak ve maske takmaya devam etmek gerekiyor. Bizim elimize aşı aralık ayının ortalarında geçse aşının tesirini biz şubattan evvel pek göremeyiz. Salgına yönelik şimdiye kadar alınan tedbirlerin çok da faydalı olmadığını görüyoruz. Bundan sonra daha radikal tedbirler almak gerekecek. Tedbirlerin çabucak vakit geçirmeden alınması gerekir. Bakanlık tarafından her gün rica ile yapılan ‘evde kal’ ihtarları ile sonuç alınamayacak üzere görünüyor. Şu an elimizde ‘kapanmadan’ öteki da salgını önleyecek bir silah yok. O yüzden sokağa çıkma yasağını genişleten tedbirlerin hayata geçirilmesi mecburilik üzere duruyor. Virüsün bulaş şiddetini kesmesi için en az 14 gün kapanma kâfi olacaktır. Lakin kapanma gerçekleştikten sonra da 1 Haziran’da yapıldığı üzere bir anda olağanlaşma de mümkün olmamalı yoksa salgının seyri yine artar.”

Gazete Duvar